Rüzgar ol
Havadan hafif ol
Bulutları taşı
Toprağa inecekleri yere
Meltem ol
Dokun tenime usulca
İster kasırga ol
Uçur dilediğin yere
Gözlerimi kaptım gel dol içime……..
MEHTAP
Sahilde oturuyordum
gece vakti tek başıma,
gözlerimi kapatmış dalgaların sesi kulaklarımda,
akşam serinliği titretti bedenimi
sıcaklığa ihtiyacım vardı
kalkamıyordum bırakmıyordum anı,
gözlerim yaklaşan ayağın kumdaki hışırtısıyla açıldı
inanamadım
kalbim yerinden memnun değilmiş gibi atıyordu
ateş bedenimi kaplamış
yanıyordu bedenim artık,
yuvasından söküp atmak istedim oynadıkları oyun için,
sonra kabullendim masumca tenine değince tenim,
yanıma oturdun,
hala tek kelime eşik edememişti dalgalara,
sanki sahil bizi seyrediyor merak ediyordu halimize
çok zaman geçmişti,
son güzel anılar yoktu artık
aşkın tutkunun zirvesini görmüş bizler
sadece iki yabancıydık artık,
nasıl oldu anlamadım
tutamadım
tutmak istemedim,
yaklaştık.
mesafe bitimşti artık vücutlar birbirinin gölgesine saklanmıştı
kimse yanındakini ve kendisini görmesin istercesine.
artık soluklar hissediliyordu
yüzlerde,
derken dudaklar değmedi sadece
yıldırımlar çakıyordu suratımda,
artık ne nefret,
kin,
acı,
boşluk,
yalnızlık yoktu.
sadece an vardı,
biliç ötesinde hissedilen birşey
zamana meydan okuyan
yokluğunla sevişmek böyle birşeydi...Sahilde oturuyordum
gece vakti tek başıma,
gözlerimi kapatmış dalgaların sesi kulaklarımda,
akşam serinliği titretti bedenimi
sıcaklığa ihtiyacım vardı
kalkamıyordum bırakmıyordum anı,
gözlerim yaklaşan ayağın kumdaki hışırtısıyla açıldı
inanamadım
kalbim yerinden memnun değilmiş gibi atıyordu
ateş bedenimi kaplamış
yanıyordu bedenim artık,
yuvasından söküp atmak istedim oynadıkları oyun için,
sonra kabullendim masumca tenine değince tenim,
yanıma oturdun,
hala tek kelime eşik edememişti dalgalara,
sanki sahil bizi seyrediyor merak ediyordu halimize
çok zaman geçmişti,
son güzel anılar yoktu artık
aşkın tutkunun zirvesini görmüş bizler
sadece iki yabancıydık artık,
nasıl oldu anlamadım
tutamadım
tutmak istemedim,
yaklaştık.
mesafe bitimşti artık vücutlar birbirinin gölgesine saklanmıştı
kimse yanındakini ve kendisini görmesin istercesine.
artık soluklar hissediliyordu
yüzlerde,
derken dudaklar değmedi sadece
yıldırımlar çakıyordu suratımda,
artık ne nefret,
kin,
acı,
boşluk,
yalnızlık yoktu.
sadece an vardı,
biliç ötesinde hissedilen birşey
zamana meydan okuyan
yokluğunla sevişmek böyle birşeydi...
Sessizliğin hayra alamet değil
Artık aynı limanda kışlayan iki gemi değiliz
Yol aldık farklı yönlere
Ben battığı, sen güneşin doğduğu yöne doğru.
Artık farklıyız ve uzaklaşıyoruz,
sadece unutmak uğruna,
hani ilk günlerde bulunması için çaba gösterilen
yok emekler artık.
farklılıklar derinleştiriliyor,
yabancılaştırıyor
kendimizi kendimize.
o zaman ne kalır ruhtan arta
elde kalanlarsa sadece felaketten arınmak
ve unutmak hiç yaşanmamışçasına...